DOSYA: SİNEMADA AYNALAR VE YANSIMALARIN KULLANIMI

(Şangaylı Kadın, 1947)

Sinemada Aynalar ve Yansımaların Kullanımı

   Sinema doğası gereği diğer sanat dallarından -benzerlikleri bulunsa da- farklı bir yöndedir. Mekanik bir araç artık sanatçıyla ürünün arasındadır. Yüzyılı aşkın süredir bu mekanik araç yani kamera, kadrajının ve o kadrajda olanların kullanımında sinemacıları yaratıcı olmaya zorlamıştır. Kameranın kadrajında, anlatımın ve biçimin desteklenmesi amacıyla kullanılan sinemaya özgü yapılar ortaya çıkmıştır. Bu yapılardan biri ise aynalar ve yansımalardır. Sinemada çok büyük öneme ve değere sahip, yönetmenin zaman zaman deneyimini ve dehasını gösteren bu yapıyı çok farklı şekillerde kadrajda görürüz. Bu yapı bazen somut bazen de soyut biçimde anlatımı desteklemek ya da kameranın kısıtlı olanaklarını yaratıcı bir şekilde genişletmek amacıyla kullanılır. Aynalar ve sinemalar iyi kullanıldığında gerçekten çok güçlü ürünler ortaya çıkabilir, bu yazımda da bu yapının sinemadaki kullanım çeşitlerinden ve önemli örneklerinden bahsedeceğim.

Kadrajın Sınırlarını Yıkmak

  Sinemada aynanın somut kullanımı; kameranın kadrajının, çekim yapılan alanın veya kameranın durduğu açının sanatçıyı kısıtlaması durumunda başa çıkmanın en estetik yollarından biridir. Karşılıklı konuşan/duran karakterlerde açı-karşıaçı çekimi yerine birbirine bakan iki yüzü tek bir açıdan göstermeyi sağlar. Sinema tarihinde buna örnek binlerce ayna kullanımı bulabilirsiniz.
(Geçen Yıl Marienbad'da, 1961)

  Örneklerde de görebileceğiniz üzere tek bir açıda duran kamera karşılıklı duran karakterlerin birbirleriyle etkileşim halinde olmalarını bize estetik bir şekilde sunuyor. Bu tür ayna kullanımları estetik açıdan insanı büyülemesinin yanı sıra izleyiciye de diyalog sırasında karakterleri ve tepkilerini izlemekte özgürlük tanır.
(Kış Uykusu, 2014)


  Fotoğrafları bulunan filmlerde de olduğu (Geçen Yıl Marienbad’da,1961 / Kış Uykusu, 2014) bu kullanımı başarılı bir şekilde görebilirsiniz. Kadraja sığmak ve yenilikçi yollarla izleyicilere farklı estetik tatlar yaratmakla birlikte bazı filmlerde ayna kullanımı ise daha farklı boyutlara ulaşabilir.
(Ölüm Korkusu, 1958)


  Bir örnek daha verecek olursak Hitchcock’ın en gizemli ve mistik başyapıtı “Vertigo”da ayna en gergin sahnelerden birinde kullanılmıştır. Kadın aynaya bakar, adam onu izlemektedir. Adamı kadının görmesinden korkarız, bir bakıma kadını bizde dikizlemekteyizdir. Ayna adamla kadını yan yana getirir ve bizim üç boyut algımızı yıkacak bir sahne oluşur, Hitchcock gerilimi ortam ile destekler. Bilinçaltımızda yarattığı gerilim sahnenin amacını doruğa ulaştırır.

Alegorik Anlatım Biçimi Yaratmak


(Persona, 1966)
  Ayna ve yansımaların soyut olguları anlatımı sinemada çok büyük bir yer kaplar. Karakterlerin filmdeki psikolojik konumunun anlatımına ve somutlaştırılmasına çok büyük destek sağlayabilecek bu yapının en bilindik örneği 1966 yapımı Ingmar Bergman filmi “Persona”dır. Filmin bir bölümünde hayatları kesişen ve aynı yerde konaklayan iki kadın karakterin, karakterlerinin ve kişiliklerinin (personalarının) birleştiğini, bağlarını ve içsel değişimlerini yansıtan bu ayna sahnesi mevcuttur. Karakterlerin yüzleri iç içe geçmektedir, artık onlar birdir, kişilikleri birbirine karışmaktadır. Birbirlerine bakarlar.
(Paris, Teksas, 1984)

  Bir diğer örnek ise 1984 yapımı Wim Wenders filmi “Paris,Texas”ta vardır. Yıllardır görmediği karısını bulan başkarakterin sonunda onunla kaderlerinin kesiştiği aralarında bir cam olan sahnedir. Kadın eski kocasını göremez, telefondan konuşmaktadırlar, kamera bir yerde durur ve adamın yüzünün yansıması kadının yüzünün üzerinde düşer. Yüzleri üst üste geçer, hala birbirlerini sevmektedirler, hala içlerinde o aralarında olan uyum ve sevgi devam etmektedir. Onlar hala aynı kişilerdir.
(Konuş Onunla, 2002)

  Bir diğer örnek ise 2002 yapımı bir Pedro Almodovar filmi “Konuş Onunla”dır. İkisinin de sevdiği kadınların bir şekilde felç olduğu iki erkek karakter, bunlar yakın arkadaşlar, aynı kadere sahipler, aynı şeyleri seviyorlar. Kaderleri ve yaşadıkları belli bir çizgide ilerliyor. Benzer bir sahnede camda bir karakterin yüzünün yansıması diğer karakterin yüzünün üzerine düşüyor.
(Aslı Gibidir, 2010)
  Her zaman insanlar ile değil de insanlar ve somut maddeler arasında da böyle bir bağ kurulabilir. 2010 yapımı bir Kiarostami filmi olan “Aslı Gibidir” filminde, filmin ana konusu ve iki karakterin aralarında olan sahte ilişkiyi, sahte bir tablodan bahsederken; Kiarostami kadının yüzünü tablodaki kadının yüzünün üzerine yansıtmıştır. Varlıkları ve durumları benzer olan bu kadın-tablo ilişkisini böyle bir mesajla izleyiciye vermiştir. Gördüğünüz gibi tek bir açıyla bir çok karakterin ya da somut varlıkların kişiliğinin, kaderinin, durumunun ve bağlarının ortaklıkları aynalar ve yansımalar ile anlatılabilmektedir. Söze ya da eyleme gerek kalmaz, bulunulan durum ve bize gösterilen açıdan bir çok şeyi anlamamızı sağlar. Bu bir nevi sinemanın gücüdür.
(Yurttaş Kane, 1941)
   Bunların yanında ayna ve yansımalar, tek karakterin kişilik durumunu da anlatabilmektedir. 1941 yapımı Orson Welles filmi “Yurttaş Kane”de, baş karakter filmin sonlarına doğru böyle bir yerden geçer, paralel iki ayna sonsuz görüntü oluşturur. Kane yalnızdır, kendi iledir, ikiyüzlülüklerinin ve kötü davranışlarının farkındayızdır. Bu sahne Kane’nin çok kişilikli oluşunu, yanlışlarını, ikiyüzlülüğünü ve belkide çok kalabalık çevresinde yalnız ve mutsuz hayatını, kendiyle baş başa kalışını betimler. Çok görkemli bir anlatım oluşturur.
(Siyah Kuğu, 2010)
   2010 yapımı Aranofsky filmi “Siyah Kuğu”da gerçeklik ve kurmaca arasında sıkışmış, iki karakterli olan kadın baş karakter ile düşmanı olduğunu sandığı diğer balerinin içsel durumlarının karışıklığı bir çok aynanın kullanımı ile izleyiciye yansıtılır.
(Yaban Çilekleri, 1957)
   Bunların yanı sıra bilindiği üzere, aynanın en temel işlevi insanın kendine bakmasıdır. Aynada insan kendini görür, kendini görmek gerçekte sadece somut olarak fiziksel görünümü gözlemlemek anlamına gelse de sinemada biraz daha farklı şekilde kullanılabilir. 1957 yapımı Ingmar Bergman filmi olan “Yaban Çilekleri”nde baş karakter gençlik anılarının içinde hayalindedir. Gençken sevdiği kadın bu hayal sekansında baş karaktere ayna doğrultur. Karakter kendiyle yüzleşmek zorunda bırakılmıştır, artık genç değildir, normalde olduğu yaştadır, yaşlanmıştır. Filminde teması olan yaşlılık ve ölümle yani kendisiyle yüzleşmektedir. Dehşete düşer ve ne yapacağını bilemez. Ayna metaforu bu sahnede yerinde ve çok güçlü kullanılmıştır. Bir çok soyut ve imgesel olguyu tek bir sahnede izleyicinin ve baş karakterin yüzüne vurur. Son olarak, sinemada bu gibi yapıların kullanımının çok güçlü anlatımların yaratılmasında rol oynayabildiğini görüyoruz. Sinemada bunu gibi bir çok yapı var, en önemlilerinden biri olan aynalar ve yansımalar bu şekilde kullanımlara sahip, bu yazıda bulunmayan daha bir çok kullanım şekli olabilir veya olacaktır. Sinema yaratıcılığa ve yeniliklere çok açık ve daha çok küçük bir sanat dalı. Özet olarak bir filmin size ne anlattığı kadar nasıl anlatıldığının da çok önemli olduğunu hiçbir zaman unutmamalısınız.

Kaya Alp Tütüncü

Yorumlar

Popüler Yayınlar